Şehirler arası transfer Antalya Balıkesir Bigadiç

Şehirler arası transfer Antalya Balıkesir Bigadiç
Şehirler arası ulaşım Antalya Balıkesir Bigadiç
Antalya Balıkesir Bigadiç transfer
Antalya balıkesir Bigadiç arası mesafe : 493 kilometre.
Antalya balıkesir Bigadiç arası süre : 6 saat 18 dakika.
Şehirler arası transferleriniz veya Antalya içi ulaşımlarınızda sadece size özel tahsis edilmiş araçlarımızla hizmet vermekteyiz. , Araçta sadece siz olduğunuzu garanti ederiz. Araçlarımız 8 kişilik minibüs , 10 kişilik minibüs , 13 kişilik minibüs , 16 kişilik minibüsler olmak üzere sizin hizmetinize sunulmuştur. Sizin özel araç isteğiniz durumunda vip araçlarımız Mercedes vito vip ve Mercedes sprinter vip başta olmak üzere olarak hizmetinizdedir. Daha kalabalık gruplarınız için lütfen kurumsal bölümümüzle irtibata geçiniz..
İstediğiniz adresten size tahsis edilmiş araçlarımızla alalım istediğiniz adrese veya istediğiniz şehirdeki adrese bırakalım.
Bigadiç
İlçemiz, tarihi olarak MİSYA Bölgesi önemli askeri geçit noktalarından birini teşkil etmektedir. Tarihi kaynaklara göre beş bin yıllık bir geçmişe sahip İlçemiz; Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Selçuklular, Karesi Beyleri ve Osmanlı devrini yaşamış ve birçok değişikliklere uğramıştır. Bilhassa Karesi Beyliği ve Osmanlılar zamanında imar görmüş olup, önemli tarihi eserler meydana getirmiştir.
Bigadiç’in bilinen ilk adı “DİDİ MOTİ HE”dir. Bu ismin hangi manaya geldiği, hangi medeniyet zamanında kullanıldığı tespit edilemedi.
İkinci olarak “AKHYRAİOS” (AKHYRAOUS) ismi dikkat çekicidir. Akhyraous adı, eski Helen dilinde “Samanlar” anlamına gelen akhyra sözcüğüne, li/lı anlamındaki ous takısı eklenerek türemiştir. Samanlı (kent) anlamını belirtmektedir. Ancak kentin Mysia dilinden gelme Akhoura gibi bir adı varken bunun hellenleşme döneminde Helen ağzına göre değiştirilip Akhyraous biçimine getirilmiş bulunabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.
Üçüncü olarak, Bigadiç’te bulunan Bizans yerleşiminin adı, Bizans tekstlerinde geçen “BİGADİA” olmalıdır denilmektedir.
Son olarak Bigadiç ismi yine Bizans’ın son dönemlerinde “BİGADOS” adıyla karşımıza çıkmaktadır. Romalı bir generalden veya Bergama kralının oğlunun isminden geldiği rivayet edilen Bigados adının manası tespit edilememiştir.
Üçüncü bin yılda Anadolu’dan Yunanistan’a bir takım göçler olduğu artık filologlarca ispatlanmıştır. Yunanistan’da bulunan (ss), (tt) ya da (nt)’li yer adlarının Yunan diliyle açıklanamadığı, bunların Anadolu’nun batı ve güneybatı bölgelerindeki (s), (ss) ve (nd)’li yer adlarına karşılık olduğu ve bunların Anadolu’dan Yunanistan’a geçtiği anlaşılmıştır. Bu yer adlarına örnek olarak Korintos, Samintos ve Kostintos gibi adlar gösterilebilir.
Bunlardan da anlaşılabileceği gibi Bigados ismi Yunan değil, Anadolu damgasını (Mysia, Frigya, Luvi, Hitit vs) taşımaktadır.
Bigadiç tarihi gelişimi içerisinde özet olarak “DİDİ MOTİ HE”, “AKHYROUS”, “BİGADİA” “BİGADOS”, “BUGADIÇ”, “BİGADİÇ” isimlerini almıştır.
Karesi Beyliği tarafından imar edilen Bigadiç, bu beyliğin kervan yolları üzerinde idi. Ayrıca askeri amaçla da kullanılıyordu. Tarım alanları çok önemli olan Bigadiç, Osmanlılar zamanında daha merkezileşerek büyüdü, önemli bir kültür merkezi oldu. Bu dönemde cami, han, hamam ve medrese gibi birçok eserler yapılmıştır.
Meşrutiyet döneminde mülteci iskânına yerli halkın karşı çıkması üzerine zamanın padişahı tarafından ilçe statüsü Balya’ya kaydırıldı. 1942’de önemli bir depremle harap olan Bigadiç, yeniden imar edilerek 1943 yılında ilçe statüsüne dönüştürüldü.
İlçemiz Marmara ile Ege Bölgesi geçiş iklimi şartlarının etkisi altındadır. Genellikle yazları sıcak ve kurak, sonbahar mevsimi uzun ve ılık, kış ayları zaman zaman kar yağışlı, bazen kurak, ilkbahar kısa ve yağışlı geçmektedir.
Bigadiç, Marmara Bölgesi, Güneydoğu Marmara alt bölgesi içinde Balıkesir İli’ne bağlıdır. Şehir eski Balıkesir-İzmir yolu üzerinde Balıkesir’e 38 km. mesafeye kurulmuştur. Denizden yüksekliği 180 m. yüzölçümü 1007 km2’dir.
Bigadiç İlçesi orman yönünden zengindir. İğne yapraklılar en büyük paya sahiptir. Toplam arazisinin % 47’si ormanlık sahadır. İlçe çevresinde orman varlığı çok olmamakla birlikte Alaçam ve Ulus Dağı çam ormanları ile kaplıdır. İlçede orman ürünlerine dayalı mobilya, kereste ve doğrama sektörü gelişmiştir. İl ekonomisine katkı sağlamaktadır. Ayrıca boraks madeniyle zengindir. İlçeye diğer komşu ilçelerden kolaylıkla ulaşılabileceği gibi il merkezinden her yarım saatte minibüsle de gidilebilir.
İlçemize 18 km uzaklıktaki Hisarköy’de jeotermal enerji bulunmaktadır. Bu enerji de birçok hastalığa iyi gelmekte ayrıca ilçedeki konutlarda ısınma aracı olarak da kullanılmaktadır.
A. BÖLGENİN YEREL OLUŞUMU

Jeolojik dönemlerden IV. Zaman başlarında, bugünkü Ege Denizi'nin yeri, karalarla kaplı "Ejeit Anakarası" idi. Bu zamanda Doğu Anadolu'dan Yunanistan'a kadar olan alan, kuzey ve güneyden Alp kıvrımlarının etkisiyle sıkıştırılmaya başlandı. Yüksek basınç altında Anadolu Yarımadası yükselirken, Ege Denizi'nin bulunduğu yerdeki "Ejeit Anakarası" alçalmaya ve çökmeye başladı. Bu anakara parçasının üzeri, Akdeniz suları tarafından kaplandı. Bu çökme sonucu Batı Anadolu Bölgesi'nde kırılmalar oldu. Sürekli biçimde sıkıştırılan bu bölgede kırıklar arasında kalan bazı yerler yükselerek "Horst" dağları, bazı yerler de alçalarak "Graben" ovaları oluşturdu.

B. BİGADİÇ'İN JEOLOJİK YAPISI

Kasabanın ana kayacını volkanik kayaçlardan tüf, gre ve aglomera- lar teşkil eder. Kasabanın yamacında kurulduğu tepede daha ziyade volkanik tüf karakterinde kayalar yer alır. Doğuya doğru Ernemiz mevkii civarında volkanik gre ve aglomeralar yer yer mostro verir. Kasabanın batısındaki düz sahaları eski alüvyal seriler (kum, çakıl, kil) kaplar. Yakın derinlikte tüfit ve andezitlere girilmektedir.

C. BİGADİÇ'İN KONUMU

Bigadiç, Marmara Bölgesi Güney-Batı Marmara alt bölgesi içinde Balıkesir iline bağlı 1990 yılı 12.942 nüfuslu ilçe merkezidir. Şehir eski Balıkesir-İzmir yolu üzerinde, Balıkesir'e 38 km. mesafede kurulmuştur. Balıkesir ilinin güney-doğusunda yer alan Bigadiç kuzeyi Kepsut, güneyi Sındırgı, batısı Savaştepe ve doğusu Dursunbey ile çevrilmiştir. Denizden yüksekliği 180 m., yüzölçümü 1007 km2'dir. Kasaba, 39° 21' kuzey enlemi ile 28° 08' doğu boylamı arasında yer almaktadır.

Bigadiç, Simav çayının geçtiği Bigadiç ovasının doğu kenarında ve oldukça dik meyilli sırtların batıya bakan eteklerinde kurulmuştur, ilçe arazisi, Simav çayının açtığı derin ve yer yer genişleyerek küçük ovacık halini almış vadi ile bu vadinin doğusunda bulunan Alaçam dağlarının batıya bakan yamaçlarından ibarettir. Kendisine bağlı 72 köy ve 2 bucak vardır. İskele köyünde belediye bulunmaktadır.

Kırsal yerleşimler ovaların kıyısında yükselen tepelerin eteklerinde kurulmuştur. Alaçam dağları yöresinde köyler seyrekleşir. İlçede 100 km2'ye ortalama 7 köy düşer.

D. DAĞLAR

Bigadiç şehir ve ovası merkez olmak üzere çepeçevre dağlarla çevrilidir. Bilhassa doğusu ve güneyi daha yüksek dağlarla kaplıdır.

Alaçam Dağı:

Doğuda Dursunbey'e komşu olan yörede çok zengin ormanlarla kaplıdır. Doğudan batıya doğru Hacıkerim tepesi (1602 m.), Karlıoluk tepesi (1586 m.), Karaveli tepesi (1580 m.), Horatalan tepesi (1563 m.) ve Kapandüzü tepesi gibi tepelerden meydana gelmiştir.

Güneybatısında Ulus dağı, doğusunda Eğrigöz dağları (2181 m.) uzanır. Hemen güneydoğusunda da Akdağ (2089 m.) yükselir. Güneyinde Simav, kuzeyinde ise İbrikören ve Sincan dağları bulunur. Alaçam dağı kendini çevreleyen bu dağlardan batıda Okçular deresi, güneydoğuda Simav çayının yukarı bölümleri, kuzeyde Balat çayı vadileriyle ayrılır. 40 km. kadar uzunluğu, 30 km. kadar genişliği vardır.

17. yy. başlarında Osmanlı Devleti donanmasının kereste ihtiyacı Alaçam dağlarından temin edildiği gibi, 1885 yılında Dursunbey "Balat" adıyla Bigadiç kazasına bağlı bulunuyordu. Bu yıllarda tamamen Bigadiç sınırları dahilinde bulunan Alaçam ormanları işletiliyor, "Orman Süvari Memuru" ve "Orman Piyade Memuru" tarafından korunuyordu.

İstiklâl harbinin en çetin anlarında Kuvay-ı Milliye birliklerinin yegâne sığınağı olan bu ulu dağlar Demirci Kaymakamı ve Akıncılar (çeteler) reisi İbrahim Ethem Akıncı Bey tarafından "Karlı ve dehşet veren manzaralı" olarak tarif edilmiştir.

Alaçam dağı çevresinin yüksek düzlükleri çamlarla, vâdi tabanlarıyla, yamaçları ise çok sık türlü ağaçlar ve ağaççıklarla örtülüdür. 560-630 m. kadar yükseklikte olan vâdi taban düzlüklerinde ekilen küçük yerler dışında her yer çınar, söğüt, meşe, kızılağaç, kayın, kızılcık, fındık, gürgen, karağaç, yabaneriği ve alıç ağaç ve ağaççıklarıyla kaplıdır. Daha yukarılarda bunlarla yer yer karışmış olan kızılçamlar sıklaşır. 1100 m.'den sonra kayın ağaçları çoğalmaya başlar. Bu yükseklikten sonra düzlük, tepelik ve basamaklar sık ve iri boylu, çok düzgün büyümüş olan, geniş "karaçam" ormanlarıyla örtülüdür.

Karaçam Alpler'den sonra en uygun yetişme yerini "Alaçam silsilesi"nde bulmuştur. Kerestesi çok değerli olan karaçamların büyüklerinin boyları 30-40 m.'yi, çapları da 1-1.5 metreyi bulur. Alaçam'da TAKSİM mevkiindeki ve Hacıkerim civarındaki çamların ortalama yaşı 100-150 yıl olup, bunlar arasında 300 yaşında bulunanların da olduğu tahmin edilmektedir. Alaçam dağlarının bu zengin ormanları, Cumhuriyet döneminde 1938 yılı Eylül’ünde "Devlet Orman İşletmesi Dursunbey Reviri"nin kurulmasıyla işletmeye açılmıştır.

Abide Ormanı: Dervişler Orman İşletme Şefliği bölgesine ait "KURFAL" mevkiinde geniş bir bölgede bırakılmış karaçam ormanıdır. İşletmenin kuruluşundan bu yana hiç kesim yapılmamıştır. Manzaranın pek güzel olduğu bu ulu karaçam ormanları içinde bir taraftan geyik, tavşan, tilki, yaban domuzu, ayı ve kurt gibi yabani hayvanlar dolaşırken, diğer taraftan böğürtlen (garantı) ve alıçların tadına, temiz havasına doyum olmaz.

Bigadiç'e 50 km. mesafede bulunan Alaçam dağında en eski yangın gözetleme kulesi 1930'da yenisi ise 1984'te yapılmış olup, buraya kadar ulaşım mevcuttur. Aktuzla Çeşmesi, Çörçil Çeşmesi, Güzeller Pınarı ve özellikle de Hacıkerim Çeşmesinin suyunu içmeye doyum olmaz.

Yaşlılardan dinlendiğine göre, II. Dünya Harbi yıllarından 1942'de Reisicumhur İsmet İnönü ile İngiltere Başvekili Çörçil (bir başka görüş Alman Büyükelçisinin olduğu şeklindedir) trenle Dursunbey'e kadar gelmişler. Son vagonu trenden ayırıp basın mensuplarını atlattıktan sonra, Dursunbey'den "Dekovil" ile "CANDERE" mevkiine, oradan atlara binerek Hacıkerim Çeşmesi civarında konaklamışlardır.

Ulus Dağı:

İlçe güneyindeki Ulus Dağı doğudan batıya doğru Dibekli Tepesi (1648 m.), Kurtyile Tepesi (1511 m.), Tuzla Tepesi (1103 m.), Kepez Tepesi (1271 m.) belli başlı yükseklikleridir.

Muhtelif tepelerinde bulunan antik döneme ait tapınak, Bizans dönemine ait dini yapılar, taşlardaki Oğuz Boy damgalarını hatırlatan işaretler, yerli rumlarca çalıştırılan bıçkıları ve İstiklâl Harbi'nde Kuvay-ı Milliye müfrezelerini bağrında barındıran Arpabeli Kalesi, Evlek Kaya, Eğlence ve Çanacık Pınarı ile tarihe uzanır.

1942'de çıkan büyük bir yangın üzerine önce Dübekli'ye, sonraları ise Çalıdoğrusu ve İmroz (Rüzgârlı Tepe) tepelerine yangın gözetleme kuleleri kurulmuştur. Pek çok yerine orman yolu ile ulaşılabilinir.

Dağda ve eteklerinde Demirci Kaymakamı, Akıncılar Reisi, İbrahim Ethem Akıncı'nın "Namlarıyla Ab-ı Hayat denilmeğe seza" dediği Altınoluk Çeşmesi, Gürlek ve Çamurcuk Çeşmeleri, Suçıktığı Çeşmesi vardır. Arpabeli, Çamurcuk, Başalanı, Çalıca ve Gevrin Yaylaları pek güzeldir. Özellikle Ulus Dağı'nın en yüksek yerlerinde bulunan, birde Akdağ'dan getirilen sarı renkli, hoş kokulu "YÂREN ÇİÇEĞİ" pek meşhurdur. Civarındaki bütün köy delikanlılarının, şapkalarının kenarlarında bulunur.

Alçak düzlüklerde ve yamaçlarında murt, palamut meşesi, kekik (cystus), adaçayı (boşyaprağı) ve kızılçam (pinus ibrutia) bulunur. Daha yukarılarda ise ıhlamur, kestane, kızılağaç, kavak, kayın, gürgen ve karaçam (pinus nigra) bulunur. Av hayvanı olarak keklik, bıldırcın, üveyik, tavşan, yaban domuzu, kurt, geyik ve tilki bulunur. Ayı nesli tükenmek üzeredir. Atmaca, şahin, kara kuzgun nesli azalan diğer av hayvanlarıdır. Tavşancıl, akbaba (akdede) ve bir zamanlar çobanların kanat kemiklerinden "Yandüdük" yaptıkları kartal ve nurukuşu ise görülmez olmuştur.

Hâlbuki bundan 380 sene kadar önce İstanbul'dan Bigadiç kadısına gönderilen bir fermanda "Okuf nâm karye sakinlerinden Musa bin Mustafa nam kimesne zikrolunan kadılıklarda vaki kûhiden ve bâziden olup iltizâma dâhil olmayan yerlerden mîrî içün sayd ü şikâr olunugelen vaşak ve zerdevâ ve sansar ve kurd ve dilkü ve ayu ve ahûların sayd eyleyüp postların ve ahû basdırmasın…” denilmektedir.

E. AKARSULAR, BARAJLAR VE YER ALTI SULARI

Simav Çayı: Antik dönemde "MAKESTOS" olarak bilinen ve 260 km. uzunluğunda bulunan bu akarsu Kütahya ili içinde Şaphane dağından çıkıp ilk önce Simav çayı adı ile Simav gölüne girip çıkarak sonra batıya doğru akar. Sındırgı'nın kuzeyindeki Küçükbükü Köyü'nde akışını kuzeye çevirir. Bu noktada denizden 170 m. kadar bir yükseklikte bulunan çay, soldan Cüneyt ve Gölcük Derelerini aldıktan sonra doğuda Bigadiç ilçesi arazisini sulayan Dombay Çayı'nı da alarak Bandırma’nın 47 km. doğusunda Bursa topraklarında Karacabey yakınında Marmara'ya dökülür. Simav'ın debisi 1968 yılında en çok 43 m3/sn. olarak ölçülmüştür.

Poyraz Deresi: İlçenin ikinci önemli akarsuyu Poyraz (Yağcılar) Deresi'dir. İlçenin doğusundan geçer. Bu akarsu da Kütahya'nın Simav ilçesinden doğar, Meyvalı (Dervişler) Köyü civarında yeni dereciklerin katılması ile çoğalarak Bigadiç'in doğu kısmından güney-kuzey doğrultusunda akarak Dursunbey ve Kepsut ilçelerinden geçerek Simav Çayı ile birleşir.

Yörücekler Regülatörü: 1966 yılında Belediye Reisi Mehmet Ulubak ve Balıkesir Devlet Su İşleri Müdürü Arman Şirin tarafından sade bir törenle temeli atılan regülatör üç yıllık bir çalışma ile 1969 yılında hizmete girmiştir. 1969 yılı itibarı ile 3.500.000.-TL'sına mâl olan regülatör halen 35.200 dekar civarında bir araziyi sulamaktadır.

Ayrıca sulama amaçlı olarak yakın zamanda Salmanlı ve Değirmenli Göletleri yapılmıştır.

Bu sulama ile birlikte ilçenin düz kısımlarında Bigadiç ovasında yüzeye çok yakın bir yeraltı su seviyesinin mevcut olmasının da etkisi ile yeni ürünler yetiştirme imkânı sağlanmıştır.

F. İKLİM ÖZELLİKLERİ

İlçe deniz ikliminden karasal iklime geçiş bölgesidir. Bigadiç'in iklimini, ilçenin konumu nedeniyle Marmara Bölgesi iklimi içinde incelemek gerekirse de belde ikliminde görülen bazı farklılıkları açıklamakta yarar vardır. Bigadiç Marmara Bölgesi'nin güney Marmara bölümünde yeraldığı için karasal iklim karakterleri göstermektedir. Burada hüküm süren iklim, civar bölgelere göre daha az şiddetlidir. Yazlar daha az sıcak, kışlar daha az kurak, yağışlar ise ortadır. Yağış bakımından Akdeniz, sıcaklık bakımından kara iklimi özellikleri taşır.

Rüzgâr genellikle kuzeyden, kuzey-doğudan çok hızlı (8 şiddetinde) olarak esmektedir. Bidagiç'te yıllık ortalama sıcaklık 14.8°C, en düşük sıcaklık -19.0°C, en yüksek sıcaklık 40.2°C'dır. Devamlı ve sınırlı bir yağış alma durumu vardır. Yıllık ortalama yağış miktarı 650.8 mm'dir. En yağışlı ay olan Ocak ayında 99.2 mm, en yağışsız ay olan Ağustos ayında 3.8 mm'dir. Bu da iyi mahsul olması bakımından çok önemlidir.

Ortalama bulutlu günler sayısı 160.0, ortalama açık günler sayısı 120.3'tür. Ortalama kar yağışlı günler sayısı 6.8, ortalama karla örtülü günler sayısı 5.0, en yüksek kar örtüsü kalınlığı 35 cm'dir. Ortalama sisli günler sayısı 21.4, ortalama dolulu günler sayısı 2.1, ortalama kırağılı günler sayısı ise 35.0'dır.

148-210 m. kotları arasında bulunan kasabada en yüksek basınç 14.9 mb. ile Temmuz ve Ağustos aylarında, en düşük değerini ise Ocak ayında 7.1 mb. ile gösterir. Yıllık ortalama buhar basıncı 10.6 mb.'dir. Bu husus ısının genellikle yüksek oluşunu veya havanın soğuk olmadığını ifade eder. Yıllık ortalama nisbi nem oranı % 63'tür. Nisbi nem, en yüksek değerini; Ocak ayında (% 77), en düşük değerini Haziran ve Temmuz aylarında (% 50) gösterir. Nitekim 5-11. aylar arasında az yağmur almaktadır.

G. BİTKİ ÖRTÜSÜ

Bigadiç ilçesi orman yönünden zengindir. İbre yapraklılar en büyük paya sahiptir. Toplam arazisinin % 61'i ormanlık sahadır. Kasaba çevresinde orman varlığı çok olmamakla birlikte ilçenin güneydoğusu, Ulus Dağı çam ormanı alanları ile kaplıdır. Kalkersiz kahverengi orman toprakları en büyük alanı kaplar. Ormanlar koru ve baltalıktan oluşmuştur. Genelde bozuktur. Orman ürünleri ihale ve tahsis yoluyla satılmaktadır. İlçede orman ürünlerine dayalı mobilya, kereste ve doğrama sektörü çok gelişmiştir, ilçe ekonomisine büyük katkısı vardır.

H. TOPRAK KABİLİYETİ VE YETİŞEN ÜRÜNLER

Sınıf 1: Meyilleri az (% 1-2) alüvyon topraklardır Derin topraklardır, kolayca işlenebilirler. Yeraltı suyu zemine oldukça yakındır. Çok verimli ve münbit topraklardır.

Sınıf 2: Meyilli (% 5-15) ve volkanik karakterde topraklardır. Yer yer kayalarla karışıktırlar. Ancak sürülüp tarla olabilirler veya ağaç yetişebilir. Zemin suyu derinlerdedir.

Sınıf 3: Dik meyilli tepelik arazi toprakları. Meyilleri (% 20 ve daha fazla) fazla tepelerdir. Kayalarla karışık ve kayalıktır. Üzerleri tabii çayırlarla kaplıdır.

Bölgede yetişen ürünler arasında pamuk, tütün, buğday, mısır, susam, mercimek, nohut, bakliyat, çeltik, fasulye, domates, patates, şeker pancarı, ayçiçeği ve her türlü sebze önemli yer tutar. Bu verimli toprakların Kırkağaç, Hasan Bey, Dilim, Terzi Kırığı ve Sarı Altınbaş adlarıyla bilinen kavunları pek tutulur. Pek çok aile bu kavunların bir kısmını askılarda bütün kış muhafaza ederek misafirlerine ikram eder. Ayrıca ilçemizin dağ köylerinde meyvacılık çok gelişmiştir. Meyva çeşitleri olarak kiraz, elma, ceviz, kestane, kızılcık (küren), incir, üzüm, şeftali, armut, nar, dut, badem ve antep fıstığı önemli yer tutar.

Tarım uygulaması yakın zamanlara kadar saban ve pullukla yapılıyordu. Giderek motorlu araçlarla yapılmaya başlanmış, sürüm, ekim gibi biçme, harman ve dövme işlemi de makinalaşmaya yönelmiştir. Genellikle pamuk, pancar, domates ve çeltik ekicisi sulamaya yer verir.

Bölgede yetişen ürünler ilçenin ihtiyacını sağladığı gibi, civar ilçelere ve Balıkesir'e de gönderilir. Özellikle dışa giden ürünler tütün, pamuk, sebze ve meyvadır. Bağcılık ilçe merkezinde yok denecek kadar azalmıştır.

Burada bir hususu daha belirtmeden geçemeyeceğim; Bigadiç'te yüklerce yıl ekilen, halk arasında, türkü ve manilere, deyimlere konu olan AFYON ziraati Bigadiç'te çok önemli bir yer tutar. Bigadiç'le ilgili Osmanlı Devleti kayıtlarında bile "Penbe Koza, Susam ve Haşhaş mahsulatı pek bereketlidir" denilmektedir.
HİSARKÖY

Yağcılar bucağının batısında ve Bigadiç'in 18 km doğusundadır. Hisar köyünde dağ yamacındadır. Yolu asfalt olup, sürekli vasıta bulmak mümkündür.

Kaplıcanın iptidai şekilde 27 oda 8 banyosu bulunuyorken, İl Özel İdaresinin girişimleri ile modern bir banyo inşa edilmiş, 1991 yılında hizmete açılmıştır.

Bu kaplıcanın bulunduğu bölgede eski ve pek büyük bir şehrin Roma ve Bizans dönemi harabeleri mevcuttur. Kaplıcanın suları romatizma, deri ve kadın hastalıklarında, kükürtlü, çelikli termal sular, mide ağırsak hastalıklarında, hazımsızlıkta ise acı su ve karbonlu su kullanılır. Buranın suları banyo olarak kullanıldığı gibi içme olarak da kullanılır. Ayrıca çamur tatbikatı da vardır.

V. V. Hamilton 140 °F üzerinde ayarlı termometre ile en sıcak kaynağın hararetini ölçememiştir. Soğuk havalarda kesif bir buharla örtülü bulunan bu kaynak hakkında Harles, Hamilton'un buluşlarına dayanarak, Venezuella'daki Valencia derecesinde ve belki de dünyanın en sıcak bir kaynağı olması ihtimalini ileri sürmektedir (354).

Her birinden ayrı mahiyette sıcak su fışkıran kaynaklar şunlardır:
Kükürtlü su kaynağının suyu 58 °C sıcaklıkta, verimi dakikada 100 litredir.
Çelikli su kaynağının suyu 75 °C sıcaklıkta, verimi dakikada 80 litredir.
Bu iki kaynak kaplıcanın suyunu teşkil etmektedir.
Çamaşırlık suyu kaynağının suyu 75 °C sıcaklıkta, verimi dakikada 80 litredir. Bu su çamaşırlık adı verilen mahalle akmaktadır.
Köyün 500 metre kuzeyinde çıkan acı suyun sıcaklığı 29 °C, verimi dakikada 40 litredir.
Köyün hemen doğu kenarındaki karanfilli çeşmede çıkan karbonlu sular, pek eski devirlerde künklerle hisar tepesinden bu çeşmeye getirilmiştir.
Yukarı çeşme mevkiindeki kokar suyun sıcaklığı 50 °C'dır.

Tarihi devirlerde şöhret kazanmış bulunan bu kaplıca ve suların bir çoğu yüksek radyoaktiviteye sahip alkali tabiattadır.

Bu muhtelif özellikteki sular, meyilli bir bölgede ve bir hektar genişliğindeki arazi içinden çıkarlar. Esas kaynaklar Porphyr-Trachy kayaların ateşten çatlamış, parçalanmış yerlerinden kendilerine yol bulmuşlardır. Kaplıca sularının esas vasfını kükürt, çelik, arsenik ve radyoaktivite teşkil etmektedir (355).